Türkiye'de teknolojiye dair her şeyin pahalılaşmasından oyunlar ve oyun konsolları da nasibini aldı. Ancak buna rağmen oyunlarla ilgili olan herkes satın alamamış olsa da Legend of Zelda serisinin Nintendo Switch için çıkan yeni oyunu Tears of the Kingdom'dan haberdar ve muhtemelen bolca incelemesini okuyup izlemiştir.
Ancak bu oyunu bültenimizin konusu yapan kısmı yan hikâyelerinden birisi ve onun karakterleri. Oyundaki karakteriniz Link, hikâye içerisinde ilerlerken uğradığı kasabalardan birisinde Lucky Clover Gazette isimli bir gazeteye uğruyor ve gazetenin çalışanları Traysi ve Penn ile karşılaşıyor. Gazetenin çalışanları da onu serbest çalışan bir muhabir olarak görevlendirip habere gönderiyor. Böylece bir yandan oyunun hikâyesine dair detayları öğrenirken diğer yandan gazetecilik yapmış oluyorsunuz.
Legend of Zelda'nın böyle bir yan hikâye eklemiş olması birçok anlamda önemli. Gazeteciliğe dair pozitif bir imaj çizmesi ve onun önemini anlatan diyaloglar içermesi —örneğin gazeteyi okurken denk geldiğiniz birisi "Dünyada olan bitenleri sadece gazete okuyarak öğrenebiliyor olmamız çok ilginç" diyor— her yaştan oyuncu kitlesi olan bir oyunun özellikle çocuklar ve gençler açısından eğitici olması demek. Muhtemelen çoğu çocuk açısından gazeteciliğin nasıl bir şey olabileceğine dair ilk örneklerden birisinin böyle bir hikâye olmasının çok olumlu bir etkisi olacaktır.
Diğer yanda oyun sektörünün gazetecilik ve gazetecilerle olan ilişkisinin uzun zamandır sıkıntılı olduğu gerçeği var. Hem Gamergate gibi olaylar hem de oyun gazeteciliğine dair sıkıntılar düşünüldüğünde oyuncuların gazeteciliğe dair genel algısı çok da olumlu değil. Çıktığı ilk üç günde 10 milyondan fazla kopyası satılan bir oyunun böyle bir hikâye içermesinin bu konuya bir etkisi olmamasının da imkânı yok.
Bir de bu oyun ile ortaya çıkan durumun gazeteciler ve medya akademisyenleri için düşünülmesi gereken bir boyutu var. Gazeteciliğe güvenin azalması, gazeteciliğin özellikle daha genç nesillere anlatılıp onlarla daha aktif bir iletişim kurulması tartışmalarının büyük bir kısmı hâlâ ne yapılabileceği üzerine kafa yorarken bir oyunun yan hikâyesi muhtemelen bütün bu tartışmalara pozitif bir etki yaratmayı başaracak.
Medyanın genel çerçevesine baktığımızda böyle büyük bir kültürel olaya bile hakettiği seviyede yer ayrılmadığını görüyoruz. İçerisinde gazetecilikle alakalı bir şey olmasa bile dünyada çok az kültürel üretim çok kısa sürede böyle büyük bir kitleye ulaşmayı başarabiliyor. Bu eksiklik de aslında bahsi geçen sorunlara dair çözüm üretmede yaşanan zorlukların aslında iki grup arasındaki kopukluk ile olan ilişkisini de görmemizi sağlıyor. Bu elbette çok yabancı olduğumuz bir durum değil, bundan önce de bu kopukluğun sonucu olan birçok gariplik ile karşı karşıya kaldık.
Bu sorunların çözümü için en temelde yapılması gereken şey aslında çok açık: Yukarıdan bir şeyler dayatmak yerine insanların kendileri için üretebilecekleri alanın açılmasını sağlamak. Ama çözüm ısrarla görmezden geliniyor çünkü bunun olması için de birilerinin oturdukları yerleri boşaltması gerekiyor. Böyle olunca da gazeteciliği gençlere ve çocuklara anlatma işi Japonya'daki bir grup oyun geliştiricisine düşüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder