9 Haziran 2024 Pazar

📰 n okuyoruz| > Financial Times'ın Başarısının Sırrı

Bu haftanın anahtar kelimeleri: Financial Times, Windows Recall, Washington Post, Rolling Stone.
Eğer bu e-postayı düzgün göremiyorsanız, lütfen buraya tıklayın.

Herkese merhaba!

⏱️ Bu hafta bültenimiz 1406 kelime, okuma süresi yaklaşık 7 dakika.


Medya ve gazetecilik alanındaki krizler, herkesin çıkış için yol ve örnek aradığı bir dönemi de beraberinde getirdi. Genellikle büyük sayılar sebebiyle NYT gibi isimler ilk akla gelen örnekler olsa da bu haftanın odağında Financial Times'ın neden bu konuda iyi ve hatta daha önemli bir örnek olduğunu anlattım.


"Ne Okuduk" bölümünde ise Washington Post'ta yaşanan yönetim krizi, Windows'un son YZ ürününün getirdiği güvenlik riskleri ve daha fazlası var.


Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.


Haftaya görüşmek üzere!


—Ahmet Alphan Sabancı

 
bu hafta ne okuduk?

WaPo'da Yönetim Krizi


Bir önceki bültende Washington Post'un yeni abonelik modeli projesinden ve bunun gazete için ne kadar faydalı olabileceğinden bahsetmiştim. Ancak bu hafta yaşananlar gazetenin geleceği açısından daha ciddi soru işaretlerinin ortaya çıkmasına neden oldu.


Bezos tarafından gazeteyi yönetmesi için getirilen Will Lewis, yeni abonelik modelinin yanı sıra Nisan ayından bu yana gazetede bazı büyük değişiklikler de yapmayı planlıyordu. Bunlardan birisi de gazetenin haber ve fikir masalarının yanına yaşam tarzı ve sosyal medyayı kapsayan bir servis gazeteciliği masası kurmak ve bununla daha fazla okur çekmekti. Ancak Associated Press'ten üç yıl önce gelen ve WaPo'ya kısa sürede altı Pulitzer kazandıran genel yayın yönetmeni Sally Buzbee'yi bu görevden alıp bu yeni masanın başı yapmayı planlıyormuş. Bunu haklı olarak bir rütbe düşürme olarak gören Buzbee istifa kararı alıp gazete yönetimi de vasat bir duyuruyla bunu pazar akşamı açıklayınca gazete içerisinde bir kriz yaşandığı ortaya çıktı. 


Medya camiası bütün yaşananları ve WaPo yönetiminin ne yapmaya çalıştığını derinlemesine incelemeye, WaPo çalışanları da gazetenin geleceğini sorgulamaya başladı. Bütün bunların üzerine Buzbee ile Lewis arasında geçtiğimiz aylarda Lewis'in Birleşik Krallık'ta isminin geçtiği telefon hackleme davasını haber yapma üzerine tartışma yaşandığını öğrendik. Bu da herkesin Lewis'in Buzbee'yi istifaya zorlayan yer değiştirme planının arkasındaki motivasyonu sorgulamasına neden oldu.


Bu kriz ne kadar uzun sürer emin değilim. Ama Lewis'in arka planını ve şu ana kadar yaptıklarını gördükten sonra Washington Post'un geleceği için faydadan çok zararı olacağını düşünüyorum. 

 

Epoch Times'ın Gelir Modelini Öğrendik


ABD'deki en tuhaf yayınlardan ve gazetecilikle komplo teorilerinin birleştiği zirvelerden birisi olması nedeniyle Epoch Times'dan bültende bahsetmek için çokça sebebim oluyor. Bu hafta karşımıza çıkan haber ise konuyu bambaşka bir boyuta taşıyor.


Epoch Times'la ilgili en kafa karıştırıcı konulardan birisi şirketin ekonomik anlamda nasıl ayakta kalmayı başardığıydı. Bu sorunun cevabı hiç beklenmeyen bir yerden, ABD Adalet Bakanlığından geldi. Bakanlık tarafından hazırlanan iddianame, şirketin CFO'su Weidong "Bill" Guan'ın yıllardır şirket çatısı altında kriptoparalar yoluyla kara para akladığını söylüyor. İddiaya göre şu ana kadar ulaştıkları miktar 67 milyon doların üzerinde.


Her anlamda şüpheli bir profil çizen bu yayından böyle bir haber çıkmasını sanırım kimse beklemiyordu. İşe daha olumlu bir yönden bakacak olursak en azından bu haber sayesinde bolca "gazeteciliğin gelir modeli sorunu" esprisi yapıldı.

 

Ömür Boyu Aboneliğiniz Ölmeden İptal Edilirse


Dergiler için abonelik genellikle en temel gelir kaynaklarından birisi. Sadece düzenli okur geliri olduğu için değil, aynı zamanda okur sayısının artması alacakları reklamları da daha değerli hâle getiriyor. Bu yüzden de hemen her dergi düzenli olarak abonelik kampanyaları yapıyor.


Bunlar arasında en nadir örneklerden birisi Rolling Stone'un 2000'li yılların başında yaptığı 99 dolara ömür boyu abonelik kampanyası. Dönem için oldukça ciddi bir ücret olsa da bu kampanyaya katılan ve o günden bu yana her ay evine dergi ulaşan birçok insan var. Fakat geçtiğimiz ay içerisinde Rolling Stone bir email ile bu abonelere artık dergi göndermeyeceklerini, bunun yerine e-dergi versiyonuna erişim vereceklerini söylemiş. Bu da kaçınılmaz olarak tepkilere neden olmuş.


Elbette abonelik sözleşmesine bakınca aslında Rolling Stone'un bu sözleşmeyi bitirmek için birçok farklı yolu olduğunu görüyorsunuz. Yine de böyle bir kampanya ile sadık okurunuz hâline getirdiğiniz kişileri uzaklaştırmak ve negatif bir şekilde anılmak buradan yaptıkları tasarrufa değer mi emin değilim.

 

Windows Recall ile Gelen Güvenlik Riskleri


Microsoft'un ürünlerinin her yerine YZ ekleme konusunda ne kadar ısrarcı olduğunu son yaptığı etkinlikte duyurduğu Copilot+ PC modelleriyle gösterdi. Microsoft'un Copilot sistemini bilgisayarla daha entegre bir şekilde çalıştırmayı amaçlayan bu yaklaşım beraberinde Windows'a birçok yeni özellik ekliyor. 


Bunların başında da büyük bir heyecanla duyurdukları Recall teknolojisi vardı. Bilgisayarda yaptığınız her şeyi hatırlayıp aramanıza yardımcı olacağı söylenen bu özellik fazlasıyla dikkat çekti. Ama bunun sebebi bu özelliğin ciddi bir güvenlik ve gizlilik krizini beraberinde getiriyor olması. Çünkü bu özellik temelde her beş saniyede bir ekran görüntüsü alıp bunun YZ destekli bir sistemle bir veritabanına işlenmesi şeklinde çalışıyor. Dahası, bu veritabanı yeterince güvenli değil ve cihaza giriş yapabilen herkes kaydedilen her şeyi görebiliyor. Ekranınızdaki her şeyi sorgusuzca kaydeden bu özelliğin otomatik olarak aktif olacağının duyurulması da krizi iyice büyüttü.


Üst üste gelen tepkilerden ve bazı güvenlik araştırmacılarının bu verileri çekmenin ne kadar kolay olduğunu göstermesi üzerine Microsoft, Recall özelliğinde değişiklikler yapacağını açıkladı. Özellik başta kapalı olarak gelecek, veritabanı ekstra şifrelenecek ve başka güvenlik özellikleri de üzerine eklenecek. Yine de bunların ne kadar yeterli olacağını zaman gösterecek. Tavsiyem, bilgisayarınızda özel kalmasını istediğiniz veya kalması gereken şeyler varsa bu özelliği asla aktifleştirmemeniz olur.

 

Kısa Kısa

 

🛍️ Instagram, geçmenize izin vermediği reklamları test etmeye başladı.


🇷🇺 Rusya deepfake Tom Cruise kullandığı propaganda kampanyasıyla Paris Olimpiyatlarını hedef alıyor.


💰 G/O Media, Gizmodo'yu Avrupalı bir medya şirketine satıyor.


🔞 X (eski Twitter) yeni kural değişikliğiyle pornografik içerikleri platformda serbest bıraktı.


📰 Siyasi haberleri genellikle meraklı ve açık fikirli insanların daha çok okuduğunu düşünürüz ama bu araştırmanın verileri farklı bir tablo sunuyor.

 
newslabturkey'de bu hafta

💰 Priyal Shah'ın haber merkezi yöneticilerine Z kuşağı çalışanlarla ilişkiler konusunda tavsiyelerini derlediği yazısını Türkçeye çevirdik


💰 Sarphan Uzunoğlu, haber merkezi yöneticilerinden beklenenleri anlattı.


🛠️ Onur Erdoğan, açık kaynaktan bilgi edinme yollarına dair ipuçlarını yazdı.


🛠️ Tansel Erdem Yılmaz, yeni başlayan podcasterlar için en uygun mikrofonları derledi.

 
Financial Times'ın ana sayfasından alınmış bir ekran görüntüsü.
haftanın odağı: financial times'ın başarısının sırrı

Medya sektöründe genel olarak bir kriz ortamı olduğunun herkes farkında. Gazetecilik için bu durum biraz daha kritik ve sektördeki hemen her aktör bir çözüm bulmak için uğraşıyor. New York Times veya yeni nesil küçük ve bağımsız girişimler bu konuda daha başarılı ilerleyen örnekler arasındayken, yukarıda da gördüğümüz üzere Washington Post başta olmak üzere büyük bir çoğunluk da bocalıyor.


Diğer tarafta ise isminin görece daha az konuşulduğu ama başarılı olmaya, ekonomik anlamda istikrarlı ilerleyen isimler var. Financial Times da bana kalırsa bu alandaki en iyi örneklerden birisi. Hem kurum olarak izledikleri stratejiler hem de yaptıkları gazetecilik ile bana kalırsa NYT gibi isimlerden daha çok konuşulması ve incelenmesi gerekiyor. Bu noktada Financial Times'ı özellikle diğer yayınlardan ayıran üç temel nokta olduğunu düşünüyorum.


Bunlardan birincisi kendilerine koydukları standardı korumak ve yükseltmek konusunda ısrarcı olmaları. Özellikle dijital medya ile birlikte birçok yayın veriye aşırı önem atfetmeye ve bununla birlikte de sırf bu sayıları yükseltmek için kalitelerinden taviz vermelerine neden olacak hamleler yapmaya başladı. Bu bazen daha fazla tıklanmak bazen de daha fazla insana hitap etmek için yapılan hamleler oluyor ve sonucunda bu gazetelerin düşük kaliteli içeriklere alan açtığını veya standartlarını düşürdüklerini görüyoruz. Financial Times ise bu konuda kendi standartlarını önceleyerek ve sırf popüler olduğu için bir şeyleri yapmayarak kendi markasını korumayı başarabiliyor.


İkinci önemli nokta okur kitlelerini iyi tanımaları ve hedef kitlelerini net bir şekilde tanımlamış olmaları. Hedef kitlelerini iyi tanımaları onlara hem yaptıkları işleri şekillendirme konusunda hem de bunu bir ürün olarak sunma konusunda çok daha rahat olmalarını sağlıyor. Kimi hedeflediklerini ve kimlere ulaşmak istediklerini bildikleri için de ne yaptıkları haberlerde ne de istedikleri abonelik ücretlerinde bir taviz göstermeleri gerekmiyor. Ama diğer büyük isimler gibi olabildiğince çok insana hitap etmeye çalışıyorsanız ya da gelir modeliniz tamamen sayıların büyük olmasına bağlıysa bunu yapmanız pek mümkün değil. Financial Times ekonomik modelini de bundan korunma odaklı tasarladığı için sahip oldukları ve olmayı hedefledikleri okur kitlesine göre işlerini yapıp geri kalan başka bir şeyi düşünmeden yola devam edebiliyorlar.


Önemli olduğunu düşündüğüm son nokta ise FT'nin bir şirket olarak kendisini sadece medya ve yayıncılıkla kısıtlamıyor olması. Bir medya şirketi oldukları için büyüme söz konusu olduğunda medyada farklı alanlara açılmak veya yeni yayınlar kurmak en doğal tercihmiş gibi görünse de FT bu yolu izlemiyor. Bunun yerine kendi uzmanlıklarını diğer medya kurumları için bir ürüne dönüştürdükleri FT Strategies veya bilgi teknolojileri alanında önemli gördükleri şirketlere yatırımcı olan FT Ventures gibi bir yandan kendilerini besleyecek, diğer yandan da sektörde yayıncılığın ötesinde de varolmalarını sağlayacak bir yöntem izleyebiliyorlar. Bu farklı yaklaşım aynı zamanda sektör içerisinde bir öncü olabilmelerini ve gazetecilik tarafını destekleyecek farklı araçlara da sahip olmalarını sağlıyor.


Bütün bunlar da sonucunda medya ve gazetecilik sektöründeki çalkantılardan kendisini koruyabilen ve bağımsız bir şekilde işini yapabilen bir gazete karşımıza çıkıyor. Bana göre medya ve gazetecilik alanında büyük ve bağımsız bir aktör olmak isteyen herkesin Financial Times'dan öğreneceği çok şey var.

 

Bu haftalık bültenimizden bu kadar. Bültenimizle ilgili her türlü görüş ve önerilerinizi de bulten@newslabturkey.org adresine veya bu bültene cevap yazarak ulaştırabilirsiniz. Bülten editörümüz Ahmet Alphan Sabancı'ya ise ahmet@newslabturkey.org adresinden ulaşmanız mümkün. Her gün güncellenecek olan web sitemize ve sosyal medya hesaplarımıza da aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

 

Önümüzdeki hafta görüşmek üzere.

 

Bu e-maili bültenimize kendi isteğinizle web sitemiz ya da Facebook sayfamız üzerinden abone olduğunuz için alıyorsunuz.

 

Adres:
Dijital Medya Araştırmaları Derneği

Caferağa Mah. Şair Nefi Sokak
Şeker Apt. No:46 D:4

Kadıköy / İstanbul 34710

Turkey

Üyelikten ayrıl
Bu ileti size INBOX aracılığıyla gönderilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google Trends

Apple’ın “Bul” Uygulamasıyla Bagajınızı Takip Edin!

Eşyalarınızın her an nerede olduğunu bilerek huzurla seyahat edin. ...