ABD'de seçimler yaklaştıkça adayların gündemde kapladıkları yer giderek artıyor ve her ülkede olduğu gibi adayların söylediği her şey gündem olabiliyor. Donald Trump gibi komplo teorileriyle ve aşırı sağ retorikle flört hâlinde olan bir aday da doğal olarak gazeteciler için bolca haber malzemesi demek.
Ancak Trump cephesinde durum giderek kontrolden çıkmaya başlıyor. En son internette uydurulan bir şehirde Haitili göçmenler insanların evcil hayvanlarını çalıp yiyor komplo teorisini Harris ile gerçekleştirdiği açık oturumda dile getirmesi ve sonrasında da ısrarla tekrar etmesi bunun en açık örneği.
Adaylardan birisi komplo teorilerine ve YZ ile üretilen tuhaf görsellere başvurmaya başladığında gazetecilerin ne yapması gerektiği şu anda ABD medyasının en önemli tartışmalarından birisi. Bir grup gazeteci ve medya eleştirmeni, ana akım medyanın Trump'a "sanewashing" (mantık aklaması) yaptığını savunuyor. Yani Trump ne kadar saçma cümleler kursa, komplo teorileri anlatsa da medyanın bunları mantıklı bir çerçeveye oturtarak Trump'ın söylediklerinin gerçek anlamını gizlediğini ve onu olduğundan daha mantıklı gösterdiğini söylüyorlar.
Sanewashing adını verdikleri bu durumun birçok örneği var. Mesela ortaya attığı komplo teorilerinin aslında toplumdaki bir kesimin sorunlarını ifade etmek için kullanılan bir araç olduğunu söyleyebilirsiniz. Gerçek dışı iddialarını "aslında bunu diyerek şu mesajı veriyor" şeklinde analiz etmeye çalışabilirsiniz. Aşırı politik görüşlerini derin politik analizlerle aslında o kadar da aşırı değilmiş gibi açıklamalarla sunabilirsiniz. Siyasetçinin söylediklerini doğrudan aktarmak yerine onu kulağa mantıklı gelecek bir şekilde özetleyerek aslında ne dediğini gizleyebilirsiniz.
Maalesef bu eleştiriye katılmamak elde değil. Ancak bunun sadece Trump'a ve ABD medyasına özgü bir durum olduğunu düşünmüyorum. Dünyanın farklı yerlerinde ve ülkemizde de yıllar boyunca bunun birçok örneğini gördük, görmeye de devam ediyoruz. Komplo teorilerini savunan, siyasi şiddet seviyesinde argümanlarla konuşan birçok ismin benzer şekilde normalleştirildiğini gördük. Hatta bu isimlerin geride bıraktığımız seçim dönemlerinde medya tarafından önemli siyasi aktörlere dönüştürüldüğüne bile tanık olduk.
Gazetecilerin burada bir özeleştiri vermesi ve yaptıkları işin asıl amacının ne olduğunu hatırlaması gerekiyor. Çünkü bu şekilde yapılan habercilik ne toplumu bilgilendiriyor ne de insanların gerçeğe ulaşmasını sağlıyor. Siyasetçilerin gerçekten ne dediğini ve bunun ne anlama geldiğini açık bir şekilde aktarmak yerine mantık aklamasından geçirip de sunduğunuzda tarafsız bir gazetecilik yapmıyorsunuz, aksine o siyasetçinin (ve onun medya ekibinin) işini kolaylaştırıyorsunuz.
Günümüzde medyanın her hâlinin hayatımızın her alanına girmiş olması siyaset için büyük bir fırsat sağladı. Propagandayı ve manipülasyon her yerden karşımıza çıkabiliyor. Burada gazetecilerin görevi buna daha fazlasını eklemek değil, bu gürültünün içerisinden bize temiz ve doğru bilgiyi ulaştırmak olmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder