İnternette 1 Nisan şakaları —kişisel olarak çok sevmesem de— artık bir gelenek hâline geldi. Bu şakaların ilk ortaya çıktığı zamanlarda doğal olarak inanan insan sayısı daha fazlaydı ama zaman geçtikçe herkes alıştı. Hatta bu yüzden her yıl 1 Nisan'da herkes tıkladığı linklere ve okuduğu yazılara daha fazla dikkat eder. En azından ben öyle olduğunu düşünüyordum. Guardian internet sitesinde 1 Nisan kategorisi altında yayınladığı şaka haberde ikinci bir Süveyş Kanalı için çalışmaların başladığını yazdı. Haber boyunca şaka olduğuna dair bolca işaret var, örneğin uzmanlardan birisinin adının "Mo Sez" (Moses-Musa), diğerinin "Iver Shovel" (I've shovel - Küreğim var) olması gibi. Haberi okuyan birçok kişi bu detayları ve tutarsızlıkları fark ederek ya da haberin kategorisini görerek durumu anladı, birçok kişi de güldü. Biz hariç. Tüm bu işaretlere rağmen Türkiye'de bu şaka fazlasıyla ciddiye alındı. Üstelik normal internet kullanıcıları tarafından değil, basınımız tarafından. Birçok haber sitesi büyük gelişme olarak bu şakayı haberleştirdi, Akşam Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kartoğlu köşe yazısında haber üzerinden büyük bir analiz yaptı. Her ne kadar Yeni Şafak siteden haberi kaldırsa da basılı gazetenin manşetine bu haberi taşıyıp içeride de büyük bir alan ayırarak en ileri giden gazete oldu. Birçoğu durum ortaya çıkınca ya haberleri tamamen silmiş ya da aynı haberi şakanın haberiymiş gibi tekrar düzenlemiş. Sitelerini gezdiklerim arasında BBC Türkçe dışında bu hata için bir düzeltme ya da özür yayınlayana denk gelmedim. Tüm bunlara gülüp geçmeyi ya da bir hata demeyi çok isterdim ama durum çok ciddi. Gazeteciliğin ve gazetecilik yaptığını söyleyen yayınların belirli bir güvenilirlik sağlaması, okuru doğru bilgilendirme sorumluluğunun bilincinde hareket etmesi gerekirken bir şakanın bile manşete dönüşüp analiz ediliyor olması, ülkemizdeki durumun ne kadar vahim olduğunun bir belirtisi. Bu sorunu kurum veya kesim bazında ele almak da mümkün değil. Çünkü bunun etkisini tüm ülke ve toplumun her kesimi yaşıyor. Gazetecilik yapan kurumların bu noktaya gelmiş olmasının beraberinde getireceği güvensizlik tüm gazetecileri etkiliyor, etkileyecek. Aynı şekilde bu güvensizlik ile gazetecilerden uzaklaşan okurlar yanlış bilgiye, "şüphecilere" ve komplo teorilerine daha da açık hâle geliyor. Her ne kadar sektördeki bazı isimler doğrulama platformlarını hedef almayı ya da onlara gerek olmadığını söylemeyi sevseler de yarattıkları bu ortamın sonucu olarak bu girişimlere ihtiyaç duyduğumuz gerçeğini de kabul etmemiz gerekiyor. Eğer doğrulamacılara ihtiyacımız olmadığını söylüyorsanız, bunu kanıtlayacak işler yapmanız gerekiyor. Sonuç olarak bir şaka sonucunda ülkemizde gazeteciliğin neden köklü bir dönüşüme ihtiyacı olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Bir şakanın bu kadar ciddiye alındığı bir ortamda artık bazı şeyleri daha net cümlelerle ifade etmemiz ve içinde bulunduğumuz bu üzücü durumdan çıkmak için çabalamamız gerekiyor. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder