Kriz anında habercilik nerede?
Depremin ardından hepimiz bir yanda televizyonlarda yayınları bir yanda da Twitter'da, YouTube'da yapılan işleri takibe aldık. Televizyonlarda yoğun olarak karşılaştığımız içerik hangi illerde ne yaşandığına odaklanmak yerine jeoloji teorileri ve tarihten deprem örnekleriydi. Olması gereken neydi?
Kriz anında ihtiyacımız olanı anlamak için son yıllarda haberciliğe dair değişen ve daha doğrusu daralan açımızı görmekte fayda var.
Gazeteci olmasam da medya alanında çalışıyor, "iş üstündeki" gazetecileri gözlemliyorum. Mühim istisnalar olduğunu biliyorum ancak genelleme yapmama izin verin: Temelinde politik nedenlerin yattığını hepimizin bildiği biçimde, habercilik pratiği uzmanlık bilgisine doğru evriliyor. Kriz en yıkıcı noktasındayken krizin sebebinin ne olduğunu, etki alanında neleri değiştirdiğini irdelemek yerine kriz ekonomiyle bağlantılıysa ekonomik açıdan teorik incelemeleri, sağlıkla ilgiliyse tıbbi açıdan yansımalarını dinliyoruz. Yayıncılıktaki bu değişimin temel sebebi gazetecilik yapmayı kimsenin bilmemesi değil, sorunu doğrudan ve parmakla göstermenin yarattığı politik maliyetlerin ezici hâle gelmesi. Birden fazla katmanı olan bu dönüşümün ikinci katmanında kutuplaşmaya kurban gidecek ifadelerden kaçınma refleksi var, muhtemelen birçok katman daha var.
Kriz döneminde ne duymaya ihtiyacımız var?
Kriz döneminden bahsediyoruz ancak kavramın anlamı daraltmasına izin vermeyelim. Krizler "krizin çözüme ulaşmadığı, panik hâli" ve "kriz sona erdikten sonra yarattığı etkiye çözüm aranan dönem" olarak ikiye ayırabileceğimiz bir sınır çizgisine sahip. Olayın gerçekleştiği ilk 48 saat, "krizde ne olduğunu bile bilmediğimiz panik hâlinde" olmamız çok normal. Peki, bir karne çıkaracak olursak bu aşamada karşılaştığımız içerikler neydi?
Fay nasıl kırıldı? Deprem riski olan yerde yaşayanlar hangi önlemleri alsın? İzmir fayı ne durumda? İstanbul fayı ne olacak…
Diğer eksene geçelim. Mucizevi biçimde kurtulanlar, kurtarılanların hisleri…
Milyonlarca insanın izlediği televizyon kanallarında, halen krizin boyutu hakkında fikrimiz yokken kriz sonrası haberciliğine geçtiğimizi görüyoruz. İlk aşamada hangi şehirlerin ne kadar etkilendiği, bu bölgelerde çözüm bekleyen problemler, hukuki açıdan bu krizlere sebep olan unsurların izini süren haberlere, tabiri caizse "krizin haritasına" ihtiyaç var.
Elbette gazetecilerin görevi halkı umutsuzluğa kanalize etmek değil. Ancak olan biteni tam olarak teşhis etmeden nasıl ilerleyebiliriz? Ana akım yayın organları bahsettiğim tartışmalı konumu korurken sahada bize gereken haberciliği yapan onlarca, yüzlerce muhabir ve gazeteci vardı. Milyonlarca kişinin izlediği kanallar aslında haber vermedi, olaya dair birinci derece suçluların bile izlerken rahatsız olmayacağı tarihsel malumatı verdiler. Yeni medya girişimleri ana haber kaynağımıza dönüştü, sahada olan biteni YouTube'da ya da Twitter'da takip ettik. Bir adım geriye baktığımızda ortadaki soru berraklaşacaktır. Canlı ve anlık yayın sağlayabilen, devasa altyapılı kanallar belgesel içeriği verirken kayıt altına alınması gereken haberleri bağımsız gazeteciler vermeye çalıştı. Politik konum alışlardan bağımsız olarak ana akım medya, gereken dönüşümün gerisinde kalmışa benziyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder