Habercilik her ne kadar tarih boyunca farklı biçimlerde varolmuş olsa da dünyadaki ilk gazete örneklerini 1500'lü yılların sonlarında görmeye başladığımızı ve şu anda aşina olduğumuz tarzın 20. yüzyıl ile oturmaya başladığını düşünürsek aslında oldukça genç bir üretim biçiminden bahsediyoruz. Böyle bir durumda bir gazetenin 200 yaşına girmesi büyük bir haber. 200 yaşını kutlayan bu gazete dünyada gazetecilik denildiğinde akla gelen ilk isimlerden birisi olan The Guardian olunca, üzerine konuşmamak ayıp olurdu. Geçmişten günümüze getirdiği tecrübeler, yaşadığı dönüşümler ve duruşu ile Guardian gazetecilik tarihinde çok önemli bir yere sahip. Yayın hayatına 1821 yılında The Manchester Guardian olarak başlayan ve uzun yıllar boyunca Manchester'dan yayın yapan gazete, 200 yıllık tarihi boyunca birçok tarihi olaya ve büyük dönüşümlere tanıklık etti ve bu da oldukça derin bir arşive sahip olmalarını sağladı. İlginç bir bilgi: Gazetenin teknik olarak yayınladığı ilk haber bir kişinin bulduğu kayıp köpekle ilgili ilanı. Gazetenin şu anda merkezi olan Londra'ya taşınması ise 1970'li yıllarda, büyük tartışmalar sonrasında gerçekleşti. 200 yıl içerisinde Guardian dört sayfalık haftalık bir gazeteden, tüm dünyada okunan ve gündem belirleyecek haberlere imza atan bir kuruma evrildi. Bu süreç içerisinde kimi zaman eleştirilere sebep olsa da daima net bir editoryal duruşa ve yayın politikasına sahip oldular ve bunu korumak için ellerinden geleni yaptılar. Sanırım The Guardian'ın gazetecilik tarihi içerisinde özel bir yere sahip olmasında bu duruşun önemli bir katkısı olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Kişisel görüşler bir yana, bir gazetenin kendi yayın politikasını ve felsefesini belirlemesi, bu eksende gazetecilik yapmak için her yolu denemesi ve başarılı bir kuruma dönüşmesi sektör içerisinde ayrı bir yerde durmalarının en büyük sebebi. Kurumsal yapılarının patron sözünden çıkmayan bir şirket yerine gazetecilerin olabildiğince bağımsız hareket edebildiği bir biçime sahip olması yaptıkları gazetecilikte de kendisini gösterdi. Aksi bir durumda GCHQ kapıyı çaldığında Snowden belgelerinin olduğu diskleri onlara vermek yerine gözlerinin önünde dremel ile imha etmek gibi bir hamleyi asla yapamazlardı. Bu yapı okurlarla kurdukları ilişkiyi de etkileyen bir faktör. Bu sayede okurlarıyla bir topluluk ilişkisi kurabilmeyi başarıyor ve işin ekonomik boyutunu okurlarına saygılı bir şekilde yürütmeyi başarabiliyorlar. Birçok kurum ödeme duvarlarına mecbur kalırken, Guardian'ın haberleri kısıtlamayan bir abonelik sistemiyle imrenilecek bir gelir elde edebiliyor. 200 yıl birçok kurum için uzun bir zaman ama bir gazete için bunun anlamı çok daha büyük. 200 yıl içerisinde tanıklık ettikleri olaylar, arşivlerine giren haberler ve yaşamak zorunda kaldıkları dönüşümler aslında Guardian'ın tarihini aynı zamanda Avrupa ve Amerika gazetecilik tarihiyle denk kılıyor. Bu yüzden Guardian'ın tarihini ve tecrübelerini okumanın da ayrı bir değeri var. Guardian da bunun farkında olacak ki, 200. yaş kutlamalarında özellikle vurgu yaptıkları noktalardan birisi gelecek. Yayınladıkları yazılar ve verdikleri mesajlar ile en azından bir 200 yıl daha buralarda olmak istedikleri mesajını veriyorlar. Gazeteciliğe dair karamsar senaryolara her gün yenileri eklenirken böyle olumlu bir mesaj görmek de sanırım herkes için motive edici oluyordur. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder