Geçtiğimiz yıllarda devletlerin dijital medya yoluyla propaganda ve gündem belirleme gücünün ne kadar arttığına hep birlikte tanık olduk. Bülten arşivimizde de bu konuyla ilgili farklı boyutlara değindiğimiz yazılar mevcut. Özellikle de yanlış bilginin silahlaşması ve bunun etkisi en sık konuşulan konular arasında. Ama bunu sistematik bir şekilde yürütme ve bu sayede politik başarı elde etme konusunda sanırım en büyük örnek Çin. Yalnızca kendi ülkesindeki medya ve interneti kontrol etmenin ötesinde bir strateji izleyen Çin devleti, uluslararası gündemi ve ülke hakkındaki perspektifi belirleme konusunda da epey etkili bir taktik yürütüyor. IFJ'nin hazırladığı rapor, Çin'in bu kapsamlı stratejisini anlamak için önemli bir kaynak. Yürüttükleri kampanyanın farklı boyutlarını ve bunların nasıl etkileri olduğunu anlatan rapor, aynı zamanda örnek ülkeler üzerinden daha somut bir perspektif edinmemize de imkân tanıyor. Raporun odak noktasında Çin'in COVID-19 pandemi sürecinde propaganda ve yanlış bilgi yoluyla, yaptıkları eylemleri ve diğer diplomatik taktiklerini nasıl destekledikleri var. Çin'in özellikle pandeminin başladığı yer olması nedeniyle bunun negatif etkilerini en aza indirmek için çabaladığı herkes tarafından biliniyordu. Fakat medya ve internetin kullanımı ile bu durum tersine dönmüş görünüyor. Rapordaki örnek ülkelerden birisi olan Sırbistan'da pandemi için desteğin yaklaşık dörtte üçü AB'den gelmiş olmasına rağmen halkın yüzde 40'ı ülkeye en çok desteği Çin'in verdiğini düşünüyor. Burada Çin'in kullandığı taktik çeşitliliği büyük bir öneme sahip. Yalnızca Twitter'ı aktif kullanmak veya diplomatlarına sert tweetler yazdırmakla yetinmiyorlar. Uluslararası basınla içerik paylaşım anlaşmaları yapıyor, ülkelerin satın aldığı ihtiyaçlarını destek gibi gösterebiliyor. Bununla birlikte kendileri hakkında negatif haberler yazabilecek gazetecilerin vizelerini iptal edebiliyor veya Hong Kong'da yaptığı gibi basına temelden saldırabiliyor. Elbette tüm bunları Çin özelinde anlatıyor olsak da giderek daha fazla ülkenin bu yolları tercih etmeye başladığını ve dijital medyanın propaganda gücünü keşfettiğini de görmemiz lazım. Twitter'da botlarla etiket kampanyası yapmaktan uluslararası medya kuruluşları kurmaya kadar giden bu kapsamlı taktikler artık daha sık karşımıza çıkacak ve ortalama bir okurun bunlarla mücadele etme şansı pek yok. Bu noktada görev medya ve gazetecilik alanındaki bizlere düşüyor. Kendimizi olabildiğince iyi eğitmemiz ve bu kaosun içerisinde insanların doğru ve sağlıklı bilgiye ulaşması için elimizden geleni yapmamız lazım. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder