Bu haftanın gündemini büyük anlamda doğrulama, daha doğrusu sosyal medya platformlarının doğrulama pratikleri oluşturdu. Twitter'ın hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleştirdiği hamle ve ardından yaşananlar büyük bir tartışmanın kapısını açtı. Kısaca özetlemek gerekirse, ABD Başkanı Donald Trump, California eyaletinde yaklaşan seçimler için planlanan posta ile oy verme hazırlıklarına dair tamamen asılsız bilgiler içeren bir tweet paylaştı. Twitter da tweetin altına bu bilginin yanlış olduğunu söyleyen ve doğru bilgiye yönlendiren bir buton ekledi. Bunun üzerine Trump kontrolden çıktı, sosyal medya platformlarını devlet müdahalesinden koruyan bir düzenlemeyi değiştirme hamlesiyle Twitter'a —ve kendisini kızdırabilecek diğer platformlara— gözdağı verdi. Twitter bu olayın ardından Minnesota'da bir polisin savunmasız bir siyahiyi öldürmesi ile başlayan olayların ardından Trump'ın eylemcilere karşı şiddeti teşvik edecek tweetini bir uyarı ekranının arkasına aldı. Yani Twitter ve Trump kafa kafaya bir mücadeleye girmiş gibi görünüyor. İlk bakışta Twitter'ın yaptıkları makul gelebilir. Özellikle de siyasetçilerin sosyal medya platformlarında canlarının istediği her şeyi söyleyip hiçbir şekilde yaptırıma maruz kalmamasından bıkan insanlar için bu iyiye işaret bile olabilir. Fakat tüm bu yaşananların sorunlu yanları var ve bunlar daha da büyük sorunları beraberinde getiriyor. En başta bu doğrulamanın nasıl yapıldığı mevzusu var. Twitter bu konuda sürecin nasıl işlediğine, nasıl bir doğrulama yaptıklarına dair şeffaflığa sahip değil. Böyle bir uygulamanın kalıcı hâle gelmesi Twitter'ın daha keyfi hareket edebileceği bir ortam yaratabilir. Ayrıca bu doğrulama işini yalnızca tek bir kişi için yapmak da sıkıntılı bir durum. Örneğin Facebook bunun yerine doğrulama konusunda çalışan bağımsız kurumlara bu görevi vermiş durumda ve sadece teknik bir altyapı sağlıyor. Evet pek iyi bir başlangıç olmadı ve bazen bu doğrulamalar sıkıntılı olabiliyor ama en azından doğrulamanın nasıl gerçekleştiğini, kimin yaptığını biliyoruz ve diyalog kurma şansımız var. Burada ele alınması gereken önemli mesele sosyal medyayı nereye koyduğumuz. Bu şirketler birer platform mu yoksa yayıncı mı? Facebook bu ayrıma dikkat etmek için uğraşıyor, çünkü ekonomik ve yasal olarak güvenli olan bu. Twitter ise bu hamlesiyle suyu bulandırdı. Çünkü böyle bir doğrulama hamlesi daha çok bir yayıncının aldığı editoryal bir karar gibi görünüyor. (İkinci tweet için bu geçerli değil, orada tamamen platform kurallarını ihlal söz konusu.) Doğrulamaya ihtiyacımız var, özellikle de sosyal medyada. Fakat bunu böyle sorunlu bir şekilde yaptığınız zaman işler karışabiliyor. Platformların yasal konumu değişirse tabi oldukları yasalar da değişir. Bu da Trump gibi politikacıların eline ciddi bir güç verebilir. Aynı şekilde bu platformların sahip olduğu gücün kontrolsüz bir şekilde artması ilerleyen süreçte farklı sorunlarla uğraşmamıza neden olacaktır. Tüm bu olayların özünde ise daha büyük bir sorun var: Toplumsal sorunları teknoloji ile çözme ısrarımız. Teknoloji bir noktaya kadar yardımcı olabilir fakat propaganda, yanlış bilgi, komplo teorileri ve "post-truth" diyerek özetlemeye çalıştığımız her şey özünde toplumsal bir sorun. Bu yüzden bu sorunların çözümü de sosyal medya platformlarına eklenecek yeni bir algoritma değil, toplumsal bir çözüm olmak zorunda. |