Her toplumun kültürel anlamda farkları var ve bunlar kimi konuların nasıl ele alındığını, sorunlara nasıl yaklaşıldığını ve neyin daha önemli olduğunu belirlemede büyük bir rol oynuyor. Fakat kimi zaman bunu farklı bir şekilde yorumlayan toplumlar kendileri için istisnalar yaratmaya ya da genel olarak kendilerini diğer toplumlara kıyasla daha özel bir yerde konumlandırmaya çalışıyor. Bunu en sık yapan ülkeler ise ABD ve Fransa. Özellikle "Amerikan istisnacılığı" kalıbı artık tüm dünyada bilinen bir kullanım. Geçtiğimiz haftalarda Fransa da bu istisnacılığı daha aktif bir şekilde kullanmaya başladı. Sebebi ise Macron ve Fransa hükümetiyle Fransız basınının ülkedeki Müslümanlara ve genel olarak İslam'a karşı tavırları. Hedeflerinde ise bu konuda Fransa'ya karşı görece daha sert bir eleştiri getiren ABD basını var. Elbette burada tecrübe farkının ve çeviride kaybolan detayların etkisi yadsınamaz. Fransa'da 2015 yılından bu yana 250'den fazla kişinin terör saldırılarında hayatını kaybetmesi ve Fransa siyasetinde dünyanın geri kalanına göre daha katı bir laiklik tanımının olması kimi konuların dışarıdan bakan gazeteciler tarafından yorumlanmasını zorlaştırabiliyor. Diğer yandan Fransa'nın bu "özel koşullarını" kendisi için bir istisna yaratmak ve dünya basınının konuyla ilgili nasıl konuşacağını belirlemek için kullandığı da bir gerçek. Macron'un son terör saldırıları sonrası yaptıkları ve söylediklerine dair eleştirel fikir yazıları yayınlayan Financial Times ve Politico Europe bu fikir yazılarını yayından kaldırdı; iki yayın için de tarihlerinde bir ilk. Macron ile yaptığı röportajda konuya eleştirel bir yaklaşım getiren Ben Smith ise Fransız basını tarafından "süperstar" gibi sıfatlarla küçümsendi. Fransız basını bu istisnacılık konusunda aktif bir rol oynuyor. Bu konudaki eleştirilerin tek sebebi olarak Amerikalı "woke kültürü"nü göstermek gibi yollara başvuruyorlar. Benzer bir küçümseme ve istisnacılık #metoo hareketinin Fransa'da ilk başladığı zamanlarda da yaşanmıştı. Benzer şekilde Fransız basınının görmezden gelmek istediği sorunların suçunu Amerikalılara attığı örnekler maalesef çok fazla. Burada basının daha eleştirel bir rol oynaması gerekiyor. Elbette kültürel ve toplumsal farkları daima gözetmek ve bunu doğru bir şekilde aktarmak gerekiyor. Fakat bu evrensel değerleri veya köklü sorunları görmezden gelmek için kullanılmaya başlandığında gazeteciler bunun önünde durması gereken ilk kesim. Bunu yapmadıkları zaman hem ülkemizde hem de şu an Fransa'da gördüğümüz gibi bu istisnacılığın bir sonraki adımı basının özgürlük alanını kısıtlamak oluyor. |