Geçtiğimiz haftanın tek bir gündemi vardı: ABD başkanlık seçimleri. Her ne kadar bir ülkenin seçimi olsa da hem dünyanın genelinde yaratacağı etkiler hem de uluslararası medyanın —özellikle de internetin— kaçınılmaz ABD merkezliliğinden dolayı dünyanın geri kalanında başka konuların gündeme gelme şansı pek olmadı. ABD seçimleri ve medya ilişkisine dair konuşulabilecek ve ele alınabilecek birçok konu var. Örneğin seçim sonuçlarının nasıl açıklandığı. Zaten dünyanın geri kalanı için yeterince kafa karıştırıcı olan bu sistemin sonuçlarına bakarken farklı kaynaklarda farklı sonuçlar görmek kafa karıştırabiliyor. AP'nin neden en sık başvurulan sonuç kaynağı olduğu ya da Vox'un neden ilk kesin sonuç açıklayan yayın olduğu gibi konular bizler için merak konuları. Geçmişte New York Times'ın binasındaki ışıklarla sonuçları açıklaması gibi ilginç öyküleri de olan bir tarihi var bu konunun. 2016'dan bu yana korkulan ve bu seçimlerin çekişmeli olmasıyla birlikte iyice yükselen komplo teorileri ve yanlış bilgi sorunu da bu hafta çok konuşulanlardan birisi oldu. Ülkemizdeki komplo teorisi aşkıyla birlikte haber kanallarında binbir türlüsünü duymak zorunda kaldığımız bu komplo teorilerine Donald Trump'ın da kaybedeceği korkusuyla sarılması durumu iyice kötüleştirdi. Platformlar 2016'ya göre daha hızlı müdahale edip kontrol altına almaya çalışsa da bunun ne kadar etkili olduğunu bilemiyoruz. Elbette çekişmeli ve sonuçları Cumartesi gününe kadar tam olarak kesinleşmemiş bir seçim medyanın işini zorlaştırdı. Sonuçların at yarışı sunumu gibi haberleştirilmesi, sürekli değişen sonuçlar üzerinden aceleyle yorum ve tahmin üretilmesi gibi sıkıntılar zaten bu seçimin yarattığı gergin psikolojiyi de güçlendirdi. Facebook'un "şiddet ve tehdit trendi" ölçümünün geçtiğimiz hafta tavan yapması da bunun nasıl sonuçları olabileceğinin bir göstergesi. Tüm bunların karşısında medya ne yapabilirdi veya ne yapmalı önemli bir soru. Özellikle seçimler gibi sayı odaklı gelişmelerde bir yarış hissiyle haberleştirmek kaçınılmaz gibi görünse de bunu daha soğukkanlı haberleştirmenin yolları bulunmalı. Her gelişmenin anında yorumlanması gerekmediğini kabul etmek gerekiyor. Özellikle ABD basını bu konuda kabarık bir sicile sahip. Seçim sonrasında ne olacağı da ayrı bir tartışma konusu. Her ne kadar sosyal medya yanlış bilgi ve komplo teorileri konusunda suçlansa da bu seçim sürecinde geleneksel medyanın da bunda ne kadar payı olabildiğini gördük. Trump'ın en büyük yanlış bilgi kaynağına dönüşmesi, medyanın tüm bunları bazen haber değeri gerekçesiyle bazen de yorumcular üzerinden yayması bu soruna asıl katkıyı sunuyor. Ülkemizde bile haber kanallarında konu genellikle analiz süsü verilmiş komplo teorileriyle ele alındı. Seçimin sonuçları ve siyasi etkileri belki şu aşamada bültenin konusu değil. Fakat hafta boyunca yaşananlar üzerine düşünmemiz ve köklü çözümler üretmemiz gereken sorunları daha açık bir şekilde gösterdi. Hem küresel hem de yerel anlamda. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder