Geçtiğimiz günlerde medya camiasında gündemi en çok meşgul eden isimlerden birisi Glenn Greenwald oldu. Kendisini Edward Snowden'ın NSA'den sızdırdığı dosyalar ile gerçekleştirdiği uzun soluklu araştırmacı gazetecilik işlerinden ve sonrasında kurduğu The Intercept'ten tanıdığımız Greenwald, geçtiğimiz yıllarda sebep olduğu tartışmalar ve başka sorunlar üzerinden ismini duyduğumuz birine dönüştü. Greenwald'un istifasına gelmeden önce buna neden olan süreci de kısaca özetlemekte fayda var. Trump ekibi bir süredir "Hillary'nin e-postaları"na denk bir skandal yaratma çabasındaydı. Son olarak New York Post üzerinden yayınlanan Joe Biden'ın oğlu Hunter'ın e-postaları şeklinde şanslarını denemek istediler. Ancak ne yaptılarsa istedikleri gibi olmadı çünkü medya bu sefer hazırlıklıydı. Haberdeki teknik hatalar hemen yakalandı. Olayın bir süredir Rudy Giluani ve Steve Bannon tarafından hazırlandığı ortaya çıkartıldı. Haberdeki birçok diğer sorun doğrudan ortaya serildi. Twitter ve Facebook'un hackleme yoluyla ortaya çıkan verilerin yayılmasını önleme kuralı devreye girerek haberin yayılma hızını kesti. Haberde imzası olan isimlerden birisinin ise Fox News ünlülerinden Sean Hannity'nin yapımcı ekibinden gazeteye nisanda gelmiş olması ve buna rağmen ilk yazdığı haberin bu olması da dikkat çeken bir detay oldu. Diğer kurumlar belgeleri haberleştirmek istediğinde ise sürekli engellendiler. Peki tüm bunlar Greenwald ile nasıl ilişkili? Greenwald 2016 yılından bu yana politik duruşunu Demokratlara karşı durmak üzerinden tanımlıyor ve yazdığı tüm haberleri ve yazıları da bu perspektifle sınırlandırıyor. Greenwald yıllar içerisinde giderek iyi yaptığı gazeteciliğini bir kenarda bırakıp kendi politik konumunu savunmak için çabalamaya başladı. Biden e-postaları haberinde de yukarıda yazdığım her şeye rağmen bunların yayınlanması gerektiğini savundu. Bu konudaki savunması da birçok tutarsızlık ve hata barındırıyordu. Geçtiğimiz hafta ise kendisine bir Substack açarak The Intercept'ten istifa ettiğini duyurdu. İstifa gerekçesi ise yayının kendisini sansürlediği ve editörlerin bağımsızlığına müdahale ettiğiydi. Olayı bir de yayının kendisinden dinlediğimiz zaman durumun aslında egosunun incinmesinden ibaret olduğunu anlıyoruz. Çünkü Greenwald konuyla ilgili ikinci bir yazı yazmış ve editörü sızıntının kaynağının ve gerçekliğinin şüpheli olduğunu, bu yüzden sızıntı odaklı detayları dışarıda bırakırsa daha iyi olacağını söylemiş. Yani Greenwald editörün işini yapmasını sansür olarak algılıyor. İstifasındaki iddiaları ve sonrasında Twitter'da yazdıkları ise kaçınılmaz olarak herkesin aklına mektup meselesini getirdi. Benzer argümanlar ve yaklaşımlar ile dolu olmasının yanı sıra, bunu Substack üzerinden yapması kaçınılmaz bir ilişkinin kurulmasına neden oldu. Bu yüzden bu yaşananlara bakıp gazeteciler ve medya çalışanlarının ders çıkarması lazım. Evet, günümüz dijital dünyasında gereksiz eleştiri ve saldırılar oluyor. Ama bu size gelen her eleştirinin sizi bitirmeye çalışanların işi olduğu ya da "cancel culture" yüzünden susturulduğunuz anlamına gelmiyor. Bunu aşmamız lazım. Bir dönem iyi işler yapmış olmanız artık dokunulmaz olduğunuz anlamına da gelmez. Hata yapabilir, yanlış düşünebilirsiniz. Bir gazeteci olarak kendinizi gelişmeye açık tutmanız lazım, bu da eleştiriyi kaldırabilmekle mümkün. Ayrıca editörlerinizin değerini bilin. Editörleriniz sizi sansürlemeye çalışan dış mihraklar değil; yaptığınız haberin, yazdığınız yazının daha iyi ve sağlam olmasını isteyen insanlar. Eğer tüm bunları yapmazsanız Pulitzer almış büyük araştırmacı gazeteciden, eleştirilince trip atıp sonra da komplo teorisyeni ırkçıların canlı yayınına katılan birisine dönüşmeniz 24 saatten kısa sürüyor. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder