Dijitalde doğan ve büyüyen birçok farklı haber kurumundan ve markadan bahsetsek de bunların birçoğunun hikâyesi oldukça dalgalı, bir kısmıysa kötü tercihler ile çoktan unutuldu. Fakat Politico yayına başladığı 2007 yılından bu yana istikrarlı bir şekilde büyüyor ve geçtiğimiz hafta içerisinde Almanya merkezli medya devi Axel Springer tarafından 1 milyar doların üstünde bir rakama satın alındı. Birçok dijital medya markası zorlu dönemlerden geçerken Politico'nun bu istikrarı ve başarısı kesinlikle incelemeye ve ders çıkarmaya değer bir örnek. Uzun zamandır hem bir okur hem de örnek dijital medya kurumu olarak takip ettiğim Politico'yu bana göre öne çıkaran ve başarılı kılan birkaç temel faktör var. Bunların başında kurumu nerede konumlandırdıkları ve içerik başta olmak üzere birçok diğer kısmın buna göre nasıl şekillendirildiği geliyor. Politico en başından bu yana siyaset, ekonomi ve bunlarla ilişkili alanlarda çalışan kişilere hitap edecek bir haber odası olma amacıyla yola çıktı. Her ne kadar 2007 yılında tamamen dijital olarak böyle bir şeye girişmeleri yeterince ciddiye alınmamalarına neden olsa da kısa sürede kendilerini kanıtlamayı başardılar. Burada ürettikleri içeriğin kalitesinin ve sunumunun bu duruşa uygun olmasından tutun da okurlara sundukları içerik türlerine kadar birçok farklı katmanın buna göre hesaplanmasının rolü büyük. Ancak en büyük rol gelir modellerini belirleme kısmında bunu hesaba katmalarında. Başlangıçta Washington D.C.'de ücretsiz dağıttıkları basılı gazete ciddi bir gelir kaynağı olsa da Politico'nun ekonomik olarak sürdürülebilir hâle gelmesi Politico Pro ile oldu. Normal içerikleri tamamen ücretsiz olan Politico, hitap ettikleri alandaki büyük aktörlerin hızlı ve sağlıklı bilgiye para vermekten çekinmeyeceğini bildiği için tamamen onlara özel bir ürün tasarladı. Ortaya koydukları kaliteli gazetecilik, Pro'nun da değerini artırdı ve "business class" müşteriler için olmazsa olmaz kaynaklardan birisi hâline geldi. Bu sayede herkese daha makul fiyattan abonelik satmak yerine ortalama yıllık 10.000 dolar üstü tutan abonelikleri azınlık bir okur kitlesine satarak gelirlerinin yarısını buradan elde edebildiler. Kurum olarak bu yaklaşımı büyüme ve ürünlerini nasıl sunacakları gibi tercihlere de yansıtmaları Politico'nun bir marka olarak da duruşunun her alanda ortak olmasını sağladı. Günümüzde bültenler üzerine konuşulurken adı çok sık anılmasa da habercilikte bülten kullanımı konusunda en profesyonel örneklerden birisini —daha doğrusu birçoğunu— sunuyorlar. Bütün bunlar ve dahası aslında Politico'nun başarısının altında yatan ana sebebi anlamamız için yeterli: Profesyonel bir yaklaşım, bir yayın olarak kime hitap etmek ve nerede konumlanmak istediğini iyi bilmek ve bunun için gereken adımları atmak. Böyle bir kurum yalnızca kendisini büyütmekle kalmaz, içerisinde başarılı isimler de yetiştirebilir. Tıpkı Politico'dan ayrılan bir ekibin şu anda ona rakip olan Axios'u kurması gibi. Her ne kadar artık bu fikirleri geride bırakmış olmamız gerekse de, internette yeni bir işe girişmek söz konusu olduğunda o amatör yaklaşımlardan ve yarı-ciddi duruştan kurtulabilmiş değiliz. Politico, eğer bunun yerine profesyonelliği ve yaptığımız işi ciddiye almayı tercih edersek ne kadar ilerleyebileceğimizin en iyi kanıtı. |