Washington Post, tüm dünya tarafından en çok bilinen birkaç ABD merkezli gazeteden birisi. Ama 1877 yılından bu yana yayınlanan gazete uzunca bir süre boyunca ulusal olmak bir yana, eyaleti dışında bile az bilinen bir yayın olarak kaldı. Gazetenin ülkesinde ve dünyanın geri kalanında zaman zaman ses getiren haberleri olsa da büyük gazeteler ligine girebilmesi için 1971 yılını ve Pentagon Papers skandalını beklemesi gerekiyordu. Bu dönemde gazetenin nasıl bir dönüşüm geçirdiğini —biraz da dramatik bir şekilde— The Post filminde görebilirsiniz. Yine de dünya çapında haber kaynakları düşünüldüğünde ilk akla gelen grubun —NYT, FT, Guardian, Bloomberg…— içerisinde değil de onların bir adım arkasında kabul edilirdi. Elbette bunun, küresel bir haber yaklaşımı konusunda geride kalmaları, yayın çeşitliliğinin kısıtlı olması gibi birçok haklı sebebi de var. Ne var ki, 2013 yılında yaşanan ilginç bir gelişme ile durum değişmeye başladı. Amazon'un sahibi Jeff Bezos, Washington Post ve çatısı altındaki kurumları 250 milyon dolar karşılığında satın aldı ve bağımsız bir şirkete dönüştürdü. Böyle bir yatırım —ve bir zenginden beklenmeyecek derecede editoryal özgürlük— Post için tam da ihtiyaç duyduğu ortamı sağlamıştı. Artık daha büyük hedeflere yönelebilirlerdi. Washington Post bu fırsatı çok iyi değerlendirdi. Bir yandan Bezos'un parası ve işin teknoloji kısmını geliştirme konusundaki ilgisini kullanarak altyapılarını daha sağlam bir hâle getirdiler —2011'de bir ödeme duvarı başlatmışlardı ama fazlasıyla amatördü. Diğer yandan maddi rahatlık ile gazetecilerine ve gazeteciliğe yatırım yapabildiler. Bu sayede hızlı bir şekilde büyümeye başlayan gazete, 3 milyonun üzerinde dijital aboneye sahip. Bunun yanında geliştirdikleri teknolojiyi de bir gelir kaynağı olarak kullanıyorlar. İçerik yönetim sistemi teknolojilerini Arc Publishing, reklam ve gelir teknolojilerini ise Zeus Technology olarak bağımsız şirketlere dönüştürüp bir ürün olarak sunmaya başladılar. Zeus yakın zamanda Zeus Prime isimli bir ek hizmeti de duyurarak bu alanda büyümeye devam ettiklerini de gösterdi. Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde ise Post'un iki büyük hedefi var: Gençlere ve dünyaya ulaşmak. Gençler konusunda TikTok'un en popüler gazetecilik hesaplarından birisini kurarak hızlı bir adım attılar ve "Next Generation" adını verdikleri bir ekip ile bir sonraki adımlarını tasarlıyorlar. Şu ana kadar bu alanda iyi ilerledikleri de ortada. Küresel bir gazete olma hedefi ise daha fazla zaman ve yatırım isteyen bir süreç. Geçtiğimiz süreçte harcamalarının odağında Londra ve Seul'de kurulacak haber merkezleri, 26 ülkede açılan ofisler ve 41 yeni editörün işe alımı vardı. Amaçları ise oldukça hırslı: New York Times ile birlikte —ve hatta onun yerine— okunan gazete olmak. Yeni genel yayın yönetmeni Buzbee de bunun en önemli hedeflerinden birisi olduğunu düşünüyor. Uzun yıllar boyunca arka planda veya bir adım geride kalan Post, günümüzde küresel basının en önemli aktörlerinden birisi olma konusunda emin adımlarla ilerliyor. Bunu başarmalarında elbette sonu gelmeyen bir banka hesabına sahip olan birisi tarafından satın alınmalarının payı büyük fakat sadece bununla da olduğunu söyleyemeyiz. Teknoloji konusunu ciddiye almaları, dijital olarak gazeteciliklerini kaliteli bir şekilde sunmaları ve tüm bunlar sayesinde yaptıkları haberlerin derinliğini artırabilecekleri bir alan yaratmaları; günümüzde küresel bir gazete olmak için nelere ihtiyaç olduğu konusunda oldukça iyi bir fikir veriyor. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder