ICIJ tarafından organize edilen ve yüzlerce gazetecinin bir araya gelerek yayınlamaya başladığı Pandora Papers dosyaları, şu ana kadar karşılaştığımız en büyük sızıntılardan birisi. Dosyalardan ortaya çıkan bilgiler tam olarak bültenimizin alanına girmediği için onu kaynağından okumanızı tavsiye ederim.
Ben biraz daha farklı bir yerden bakmak ve hem son dönemlerde tekrar artışa geçen sızıntıları hem de araştırmacı gazeteciliğin özellikle bu anlamda geldiği noktayı ele almak istiyorum.
2021 içerisinde birçok büyük ve önemli veri sızıntısı ile karşılaştık. Belarus’tan İran’a, Pegasus Project’ten Pandora Papers’a çok çeşitli ve haber değeri yüksek veri sızıntısı gündemde kendisine yer buldu. Bu da ister istemez sızıntı gazeteciliğinin zirve yaptığı 2012-2013 yıllarını anımsattı. O dönemde özellikle hackerların ve dijital aktivistlerin sıkça kullandığı “bilgi özgür olmak istiyor” (information wants to be free) deyimi sıkça anılıyordu.
Bugünlerde de bilginin özgürleşmek için daha fazla çaba gösterdiği bir dönemden geçiyoruz demek mümkün. Ama bunun yerine Cory Doctorow’un bu deyimin yerine tercih ettiği “Bilgi özgür olmak istemiyor, insanlar istiyor” (Information doesn’t want to be free, people do) hâlini kullanmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.
Çünkü çoğu zaman bilginin kendisine odaklandığımız zaman en önemli faktörü unutuyoruz: İnsanlar. O bilginin özgür kalmasını sağlayanlar, o bilginin öznesi ve nesnesi olanlar, o bilgiye erişebilmemizi sağlayanlar… Her ne kadar tekno-optimist bir şekilde bakmak ve “veriye” odaklanmak cazip gelse de bütün bunların içerisinde insanların oynadığı rolü unutmamamız gerekiyor.
Burada gazetecilere de birden çok rol düşüyor. Gazeteciler bir yanda bu bilgiye erişebilmemizi sağlayan kesim. Araştırmacı gazetecilerin kendilerini bu koşullara göre geliştirebilmesi ve bu veri yığınlarını anlamlı bilgilere, haberlere dönüştürebilmesi sayesinde bütün bunlardan haberimiz oluyor. Gazeteciliğin belki de dijital teknolojiler ile birlikte geçirdiği en büyük dönüşümlerden birisi de bu oldu.
Diğer yanda ise bu dönüşüm gazeteciler için çok katmanlı bir sorumluluk anlamına da geliyor. Sızıntı belgeler üzerine çalışabilmek için kaynakları ile güvenli bir iletişim kurabilmeleri ve bu süreç boyunca kendi güvenliklerini sağlayabilmeleri lazım. Aynı zamanda bu veri yığınlarının içerisine dalıp önemli olanları, haber değeri taşıyanları bulmaları ve bunları yazmaları gerekiyor.
Aynı zamanda dünyanın dört bir yanından meslektaşlarıyla eş zamanlı olarak çalışmak gibi bir emek de çoğu zaman ihtiyaç duyulan bir şey. Pegasus Project ve Pandora Papers bunun en güncel ve başarılı örneklerinden. Üstelik bütün bunları hem ekonomik hem de özgürlük anlamında giderek daha kısıtlı imkânlara sahip oldukları bir ortamda gerçekleştiriyorlar.
Sızıntı ve verilere odaklı araştırmacı gazetecilik bundan sonra yalnızca daha da büyüyecek. Çünkü dijitalleşme arttıkça haber değeri taşıyan veriler de artacak. Geçtiğimiz on yıl içerisinde gazeteciler kendilerini büyük anlamda geliştirdi ama hem gazeteciliğin mevcut durumu hem de yeni sorunlar hâlâ aşılması gereken daha çok engel olduğunu da bize hatırlatıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder