Medyanın dijitale geçişindeki en büyük motivasyon kaynaklarından birisi daha fazla veriye ulaşabilmek ve bu verilerin şeffaflığı sayesinde içerikten reklama kadar birçok konuda daha sağlıklı kararlar verebilmekti. Fakat bunun yerine veriyi kullanmaya odaklanan platformların birer deve dönüşmesi ve ellerinden geldiğince bu verileri herkesten gizlemeye çalışmasıyla karşı karşıya kaldık.
Herkesin erişebilmesini umduğumuz bu bilgilerin büyük şirketlerin veri merkezlerine kitlenmesi beraberinde birçok büyük sorunu getirdi. Bunların arasında özellikle medyayı ve gazeteciliği etkileyen iki büyük sorun var: dijital reklam sektörü ve yayınların okur verileri.
Dijital reklam sektörünün ne kadar büyük sorunlara sebep olduğunu ve giderek medya ve gazetecilik için yetersiz bir gelir kaynağına dönüştüğüne geçtiğimiz on yıl içerisinde tanık olduk. Sorun bununla da sınırlı kalmayabilir. Subprime Attention Crisis kitabının yazarı Tim Hwang, önümüzde çok daha derin bir sorun olabileceğini düşünüyor.
Kitabında hem dijital reklamcılık sektörünün mevcut pratiklerini inceleyen hem de 2008 küresel ekonomik krizine sebep olan mortgage sektörünün kriz öncesi durumuyla kıyaslayan Hwang, benzer bir krizin yaklaştığını söylüyor. Hem sektörlerin ekonomik yapısı hem de yaşanan diğer sorunlar bunu doğrulayan işaretler. İşin daha tehlikeli yanı ise dijital reklamcılık sektörünün diğer sektörlerle olan bağı. Böyle bir kriz başta medya olmak üzere birçok sektörde de büyük krizleri tetikleyebilir.
Verilerin şeffaflığını kaybetmemizin getirdiği ikinci sorun ise bu kapalılığın arkasına sığınarak bir tür "dolandırıcılık" mantığı ile çalışan kurumların doğmasına neden olması. Yıllardır tanık olduğumuz bu durumun en yeni ve en belki de en büyük örneğini ise geçtiğimiz hafta içerisinde Ozy Media örneği ile görmeye başladık.
New York Times medya editörü Ben Smith'in araştırması, Ozy Media'nın yıllardır yatırım toplamak ve büyümek için birçok farklı yalana ve veri şişirmeye başvurduğunu gösteriyor. Bu yalanların en büyüğü ise Goldman Sachs bankası ile gerçekleştirdikleri yatırım toplantısına yöneticilerden birisinin YouTube yönetiminden birisini taklit ederek katılması ve Ozy Media'nın YouTube verilerinin çok iyi olduğunu söylemesi.
Bu haberin ardından araştırmaya başlayan diğer isimler de Ozy Media'nın verilerini nasıl şişirdiğini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Ryan Broderick Ozy'nin sitesini ve sosyal medya hesaplarını incelediğinde takipçi, beğeni ve izlenme satın almaya dair net kanıtlar buldu. En basit örnek: YouTube'daki bir videoları 4.1 milyon izlenirken yalnızca 242 beğeni ve 44 yorum almış. Biraz YouTube kullanmış herkes bunun sorunlu olduğunu fark edecektir.
Bütün bunların ortaya çıkması yalnızca birkaç gün içerisinde -tam da bülteni tamamlamak üzereyken gelen bir bildirim ile- Ozy'nin kapanma kararı aldığını duymamızı sağladı. Elbette böyle bir kurumun kapanması medya ekosistemi için iyi bir gelişme ama bu maalesef ne ilk ne de son olacak.
Tüm bunların sebebi ise aslında internetin ve oradaki verilerin birkaç merkez tarafından kendi çıkarları için kontrol altına alınması. Bizlere daha fazla şeffaflık ve açıklık sunmasını beklerken tam tersi bir yerde bulduk kendimizi. Verilerin kontrolünü ele alan şirketler giderek büyürken, medya ve gazetecilik sektörü kendisini giderek daha belirsiz ve güvensiz bir ortamın içinde buldu. Bundan sonra ne olacağı ise tamamen bu konuda atılacak adımlara ve yapılacak düzenlemelere bağlı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder