Geçtiğimiz haftayla birlikte ülkemizde seçime geri sayım başladı ve hemen ardından gündemimiz sahte görseller, deepfakes, dark web ve Cambridge Analytica'nın manipülasyon taktikleri oldu. Bunlar üzerine benim de dahil olduğum konunun uzmanı olan isimler her fırsatta insanları bilgilendirmeye çalıştı, çalışmaya devam ediyor.
Ancak bültende bu tartışmaların biraz daha farklı bir boyutuna değinmek istiyorum. Bu taktikler ve senaryolar önemli olsa da bunların etkili olabilmesi için medyanın koşullarının da buna izin vermesi gerekiyor. Yukarıdaki World Press Freedom Index'in de bize gösterdiği gibi gayet iç karartıcı bir noktadayız. Bunun da ötesinde, içerisinde bulunduğumuz toplumsal güvensizlik hâli bütün bunları daha da kötüleştiriyor.
Bu yöntemlerin arkasındaki motivasyonlara ve verdikleri mesajlara baktığımızda ağırlıkla insanların toplumsal ve siyasi anlamda yaşadıkları güvensizlik hissini manipüle etmeye ve bunun üzerinden bir propaganda geliştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Oy verecek insanlarda güven inşa etmek ve onların oylarını kazanmak yerine rakip olarak gördükleri tarafın güvensizliklerine oynamak ve onlara gidecek oyları engellemek en sık kullanılan taktik.
Bu taktiklerin etki gücünü artıran bir diğer faktör de siyasetin medyaya, gazetecilere ve doğrulama ekiplerine güveni sarsmak için uzun zamandır gösterdiği çabalar. İnsanların doğru ve sağlıklı bilgiye ulaşmak için tercih etmesi gereken kurumları siyasetin oyuncağı hâline getirmeleri, her sıkışma anında bu kurumlara saldırmaları ve insanların medya okuryazarlığını geliştirmek yerine bunu baltalayacak yöntemler izlemeleri sayesinde internetteki herkes bu tür propaganda ve manipülasyonlar için açık birer hedef hâline geldi.
İşin daha kötüsü, bu kurumlar içerisindeki aktörler de kendilerini buna kaptırıp birbirlerine sataşmak ve kendilerini haklı göstermek uğruna başkalarına olan güveni yıkmak için fırsat kolladılar. Bu noktaya gelmiş olmamızda ve birçok topluma göre Türkiye'nin bütün bunlardan etkilenmeye daha açık olmasında maalesef herkesin payı var.
Bütün bunların sonucunda ise güven sorunu yaşayan bir toplum ve her türlü manipülasyona açık bir medya ortamı ile baş başa kalıyoruz. Yanlış bilginin ve şu anda gündemimizde olan taktiklerin dünyanın her yerinden farklı gruplar tarafından neredeyse bir silah gibi kullanıldığı bu dönemde bu kadar savunmasız bir durumdayken seçimlere gidiyor olmamız da kaçınılmaz olarak en kötü senaryoların bile ihtimal olarak görülmesine neden oluyor.
Umarım bütün bunlardan ders alıp hızlı bir şekilde toplumsal güvene ve medyaya olan güvene verilen hasarı tamir etmeye ve daha sağlıklı bir medya ekosistemini inşa etmeye başladığımız bir döneme girebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder