Her popülerleşen yeni teknolojiyle birlikte bunun gazetecilik ve medya üzerindeki etkisini, "yıkıcı sonuçlarını" ve benzer birçok şeyi tartışıyoruz. Çoğu zaman altı boş hype kampanyaları ekseninde dönen bu tartışmalardan da pek fayda görmüyoruz.
Son birkaç aydır bu tartışmaların aktörü yapay zekâ teknolojileri. Sürekli olarak yapay zekânın yapacağı yıkıcı değişimler, kaybolacak meslekler ve büyük dönüşümler gibi iddialar okumaktan ne teknolojiyi doğru bir şekilde anlamak ne de onu nasıl kullanabileceğimiz üzerine düşünmek için enerjimiz kalıyor.
Oysa biraz soluklanıp hem bu teknolojileri daha soğukkanlı bir şekilde ele alsak hem de gazeteciliğin teknolojiyle ilişkisini daha iyi anlasak zamanımızı bunlarla kaybetmeyip daha verimli kullanabileceğiz. Ama bu teknolojilere yatırım yapanlar, sürekli olarak geride kalma korkusu pompalayarak bunun kötü bir fikir olduğunu düşünmemize sebep oluyorlar.
Tam da bunlar üzerine düşünürken Johannes Klingebiel'in blogunda paylaştığı yazı ve öneriye denk geldim ve bunun hem yapay zekâ hem de karşımıza çıkacak yeni teknolojiler konusunda izleyebileceğimiz iyi bir taktik olduğunu düşündüm. Önerisi basitçe şu: Yapay zekânın gazetecilik üzerindeki etkisine klimaların etkisi gibi bakmak.
Gazeteciliğin tarihinden ve teknolojinin buradaki etkisinden bahsederken genellikle doğrudan işin üretiminde kullanılan araçlara ve iletişim teknolojilerine odaklanıyoruz. Ancak mesleğin dönüşümüne arka planda ciddi katkıları olan birçok başka teknoloji de var. İlginç bir şekilde klima da bunlar arasında.
1940'lı yıllar gazetelerin genellikle matbaayla aynı binada olduğu ve aşırı kalabalık ofislerde yapıldığı bir dönemdi. Bu çalışma ortamı çoğu insan için fazla cazip gelmiyordu ve çalışanların da sağlığını ve verimini ciddi bir şekilde etkiliyordu. Ancak klimaların gelişip yaygınlaşmasıyla birlikte gazeteler bunu hızlı bir şekilde benimseyip ofislerini klimalarla donatmaya başladılar. Bu da gazetecilerin daha iyi bir ortamda çalışmaya başlamalarını ve doğal olarak verimliliklerinin artmasını sağladı. Bu dönüşüm mesleğe ilgi duyan kesimlerin de değişmesini de beraberinde getirdi.
Bu şekilde baktığımızda şu anda yapay zekâ adıyla andığımız Büyük Dil Modellerinin ve diğer teknolojilerin gazetecilik üzerine klima gibi bir etkisi olması fazlasıyla muhtemel. Yıkıcı ve insanları işsiz bırakan bir teknoloji olmak yerine (ki bana çok da mümkün gelmiyor) çalışma ve üretim sürecini dönüştüren ve daha ileri gitmesini sağlayan araçlar olabilirler. Gazeteciliğin daha iyi bir şekilde yapılmasına ve daha iyi çalışma koşulları sağlanmasına yardımcı olabilirler.
Bunun olması için de teknolojiye dair mevcut yaklaşımları bir kenara bırakıp medyanın ve gazeteciliğin öncelikli olduğu bir perspektiften bu araçları ele almamız gerekiyor. Gerçekten teknolojinin gerisinde kalmamak için bunu yapabilmemiz gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder