Geçtiğimiz hafta geride bıraktığımız COP28, birçok iklim örgütü ve konu üzerine çalışan akademisyen için beklentinin altında bir sonuç metniyle sona erdi. Bunun en büyük sebeplerinden birisi COP28'in Dubai'de gerçekleşmesi ve toplantının liderliğini Abu Dhabi National Oil Company'nin CEO'su da olan BAE bakanı Sultan Ahmed Al Jaber'in yapmasıydı. Her ne kadar fosil yakıtlardan uzaklaşma hedefi metne eklenmiş olsa da metin bunun etrafından dolanmak için birçok yol sağlıyor. Al Jaber de fosil yakıt yatırımlarına devam edeceğini açıkça dile getirdi.
COP28 boyunca en sık konuşulan başlıklardan birisinin fosil yakıt endüstrisinin toplantı ve iklim kriziyle mücadele konusunda alınan kararlar üzerindeki etkisi ve bu yüzden karbon salınımını azaltma konusunda yeterli ilerlemenin sağlanamaması oldu. Bu tartışmaları takip ederken bir yandan da medyanın ve gazetecilerin fosil yakıt endüstrisiyle olan ilişkisi ve bunun yaptıkları haberleri nasıl etkilediği de aklımın bir kenarına not aldığım sorulardan birisiydi.
Bazı medya kurumları fosil yakıt şirketleriyle aralarına net bir mesafe koymayı başardı. Örneğin Guardian 2020 yılında aldığı bir kararla bu şirketlerden hiçbir şekilde reklam kabul etmeyeceğini duyurdu. Kararı duyurduklarında birçok yerde bunun önemli bir örnek teşkil edeceği söylenmişti.
Fakat günümüzde durum pek de öyle sayılmaz. COP28 ile eşzamanlı olarak Drilled tarafından yayınlanan rapor bunun en açık örneği. "Readers for Sale" isimli rapor dünyanın önde gelen gazetelerinin ve haber kurumlarının fosil yakıt endüstrisiyle aralarındaki ilişkiyi, reklam ve özel içerikler ile onların mesajlarını nasıl yaydıklarını ve bütün bunların iklim krizi konusunda harekete geçmemizi nasıl etkilediğini inceliyor.
Rapora göre fosil yakıt endüstrisiyle her tür ortaklığı yapan en büyük haber kurumu Reuters. Ortak etkinliklerden sponsorlu bültenlere kadar bu sektörle birçok ortak işe imza atmışlar. Ancak ortaklık çeşitliliği görece daha az olan New York Times fosil yakıt sektöründen 2020–2023 yılları arasında 20 milyon dolar ile en çok kazanan. Üstelik bunun 13 milyon doları sadece Saudi Aramco'dan gelmiş.
Burada etik anlamda tartışılabilecek çok farklı başlıklar var ancak bana göre en önemlisi ve belki de en tehlikelisi bu ortaklıkların kendi gazetecilerine ve yaptıkları haberlere verdiği zarar. New York Times, Financial Times, Reuters ve Bloomberg gibi yayınlar alanındaki en iyi gazetecileri çeken kurumlar ve iklim gazetecileri de buna dahil. Fakat bir yanda onlar haberlerini yaparken diğer yandan bu anlaşmalar ile ürettikleri içerikleri yayınladıkları zaman kendi gazetecilerinin yaptıkları işin değerine ve etkisine zarar veriyorlar.
Bu ortaklıklar ve üretilen sponsorlu içerikler genellikle fosil yakıt endüstrisini iklim krizi konusunda aklama ya da onların da sorunun çözümüne katkı sunduklarını iddia etme amacıyla ortaya çıkıyor. Eğer bir gazete önce fosil yakıt endüstrisinin iklime verdiği zararları haberleştirip ardından bu içerikleri yayınlarsa bunun yapılan gazeteciliğe zarar vermemesi mümkün olabilir mi? Siz ne kadar reklam departmanıyla editörler birbirinden bağımsız çalışıyor deseniz de okurlarınızın büyük bir kısmı bu ayrımı yapmakta zorlanacak. Çünkü editörler bu ayrımı korumaya çalışsa da reklam departmanı aradaki ayrımı olabildiğince görünmez kılarak bu satışları gerçekleştiriyor.
Burada izlenmesi gereken doğru yolun ne olduğunu söylemek zor. Ama Guardian'ın yaptıklarıyla Reuters'ın yaptıklarını karşı karşıya koyunca ne yapılmaması gerektiğini görmeye başlıyorsunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder